Bazıları Hayal Eder.
Evet, efendim. Nerede kalmıştık? Gezip, duruyoruz. Çok uzun süre, sabit bir yerde de kalamıyoruz.
Bu sefer misafirlerimiz Almanya'dan. Almanya da yaşayan, fevkalade cici bir Türk ailesi. Kahramalarımız dört kişiden oluşuyor. Kayhan ağabey, sevgili eşi Sibel ve çocukları Burak (9) ile Damla (4). Maceramız, Orhaniye'den başlayacak. Tekne sevk ve idaresi bende, nete batarya ve lojistik ihtiyaçlar eşimde, tüm çıma faaliyetleri ile bot intikalleri ise oğlum Pamir tarafından icra edilecek. Pamir'in ilk resmi görevi. Aynı zamanda; asli görevlerinin yanında, Burak'a yapışarak, seyir süresince adeta gölgesi olacak. Başlıyoruz, hazır mısınız?
Misafirlerimize daha sakin denizler ve daha güzel koylar sunabilmek için, Marmaris'te konuşlu bulunan teknemizi, Pamir ile beraber Orhaniye'ye getirdik. Nete batarya ile tüm lojistik ihtiyaçlarımız giderildikten sonra; misafirlerimiz ile akşam saatlerinde, Cennet Marina'da buluştuk. Tekneye yerleştik. Akşam yemeğini restoranda yedik. Atilla ağabey, iki kilo civarı Lagos hazırlattı. Çok nefisti.
Tanışma faslı bittikten sonra, herkes kamarasına yerleşti. Tekne içerisi çok sıcak olduğu için yaklaşık iki saat kadar klima çalıştırdık. Sabah saat sekiz gibi iskeleden ayrılarak, turumuza başladık. Kayhan ağabey; çocukluğunda, yaz tatillerini Çubucak kampında geçirdiğini ifade edince, İnbükü'nde yapacağımız kahvaltıyı, Çubucak'ta yapmaya karar verdim. Kampa yaklaşarak, yaklaşık yirmi metreye demir attım. Bosa'yı Pamir vurdu. Bilahare, Çubucak manzaralı kahvaltımızı yaptık.
Kahvaltıdan sonra, demir alarak, Bencik koyuna intikal ettik. İntikal esnasında Yelken kullandık. Koy girişinde, rüzgara dönerek yelkenleri topladık. Ana yelkeni, layz bag içerisine koymaya çalışırken, bir anlık dalgınlık ile, sağ ayağım açık olan heç'ten içeri girdi. Diğer ayak güverte üzerinde kalınca, sol dizde bir hasar meydana geldi. Defalarca ikaz ettiğim, seyir öncesi brifinglerde, önemle üzerinde durmuş olduğum bir konu olmasına rağmen benim başıma geldi. Neyse, bandaj filan idare ettik. Koy girişinde bizim Özgehan'ın (Nokta model) şalgamcısı Raşit, Bahar teknesi ile belirdi. Dedim ki, "Git bir ağaç bul. Çıma tutacaksın. Yoksa, Özgehan'a söylerim." Çımayı bu şekilde hallettik. Ekip, suya girdi. Çam ağaçlarının denize döküldüğü muhteşem bir koy. Ekip, ilk denemede biraz zorlansa da hemen alıştı. Çocuklara can yeleklerini giydirdik. Kayhan ağabey emniyet sübabı gibi. Gözünden hiç bir şey kaçmıyor. Lakin, çocuklar mız mızlanmaya başlayınca, can yeleklerini çıkardık. Pamir ve ben de suya girdik. Bu sayede tereddüt ve endişeler biraz daha hafiflemiş oldu. Boşuna demiyorum size. Tereddüt endişelerinizi, saatleriniz ile birlikte evde bırakıp, gelin diye. Bizim teknede be zaman mevhumu var, ne de endişe..
Kayhan ağabey; yüzme faslı bittikten sonra, D-Maris'e uğramak istedi. Dondurma almak niyetinde idi. Maliyetli olacağından hareket ile, "Selimiye'ye uğrar alırız." dedim. Yok, dedi. Gidelim. Aldık demiri çözdük çımayı. D- Maris'in koyuna girdik. Koy içerisinde ilerlerken bir görevli gelerek "Hoş geldiniz" dedi. Biz de "Hoş bulduk" dedik. Niyetimizi sordu. "Nusret abi burada mı?" dedik. "O yok. Acun var." dedi. O zaman bizim işimiz olmaz, dedik ve önceden aradığım Hakan kaptanın teknesinin üzerine aborda olduk.
Rüzgar nedeni ile, yanaşma faslı biraz zahmetli oldu. Hakan kaptana önceden soğutmuş olduğumuz şaraptan bir kadeh ikram ettik. Sohbet esnasında D-Maris'in görevlisi üzerimize tekrar geldi ve hazırlamış oldukları meyve tabağını ikram etti. Dedim; "Nusret yok mu?" "Yok." dedi yine. Sohbeti müteakip, Hakan kaptandan ayrıldık. Selimiye'ye dümen tuttuk. Selimiye'de karaya çıkacağını duyan bayanlar, hemen makyaja başladı. En güzel makyajı ise Damla yapmıştı. Tam bir fıstık.
Belediye marina liman ağzı mevkinde yaklaşık otuz metreye demirledim. Kayhan ağabey ile teknede kaldık. Diğer ekip, bot ile sahile intikal etti. Yaklaşık iki saat sonra döndüler. Bende; bu esnada, salata ile papaz yahni hazırlığını bitirdim. Balıkları iki gün önce, Bozukkale'de, Pamir tutmuş idi. Üç tane kefal, yaklaşık bir buçuk kilo geliyordu. Ekip tekneye avdet ettikten sonra, demir alarak sığ liman'a intikal ettim. Yaklaşık yirmi metreye, toplam kırkbeş metre zincir ile demir attım. Çıma'yı, bottan istifade ile Pamir tuttu. Tekneyi sabitleyerek denize girdik. Pamir ekibi bota atıp, plaja götürmüş. Ekip, gerçekten plajları çok seviyor. Çocuklar yüzünden olsa diye düşünürken, baktım kürek çekerek geri geliyorlar. Pamir efendi, botun motorunu çalıştıramayınca, iş başa düşmüş. Deniz faslından sonra, sofrayı hazırlayarak yemeğimizi yedik. Yemek sonrası, ilave bir çıma daha aldım. Zaten yol yorgunu olan misafirlerimiz; gün boyu deniz filan derken, iyice yorulmuş olacaklar ki, saat on bir gibi kamaralarında istirahate çekildiler. Klima açık uyuduk. Saat 02:00 gibi uyandım. Jeneratör susmuş. Doğal olarak klima da kapanmış. Pek bir anlam veremedim. Heçleri açarak tekrar yattım.
Ertesi gün, ekip erkenden kalktı. Kayhan ağabey'i biraz zorlayarak -sabah erken saatte- denize girmeye ikna ettim. Girince kendisini daha iyi hissedeceğini biliyordum. Sağ olsun, beni kırmadı. Hatta bir kaç poz vermeyi de ihmal etmedi. Kahvaltımızı sığ limanda yaptık. Kahvaltı sonrası, çımamızı söktük. Demir alarak, Dirsek koyuna intikal ettik. Sol dizim biraz daha iyiydi. Dirsek koyunda bulunan topuk üzerine demir attık. Ekip suya girdi. Artık, Damla haricinde hiç kimse can yeleği veya yüzdürücü kullanmıyordu. Deniz faslını müteakip Kocabahçe koyuna intikal ettik. Kocabahçe'de, Sailor's Paradise'ın iskelesine yanaştık. Mekanda kumsal yok. Hemen yanındaki tesisin plajına intikal eden ekip, bolca denize girdi. Burada Aykut kaptanla denk geldik. Aykut kaptan da, misafirlerini gezdiriyormuş. Akşamleyin çok güzel bir sofra donattık. Yemeğimizi yedik. Birbirimiz ile iyice kaynaştık. Ne şanslı ki bize, böyle kaliteli ve kalender insanlara denk geliyoruz. Jeneratör'ü tekrar denedim. Kararsız çalışıyor. Yüke verince voltaj anlık düşüyor ve jeneratör susuyor. Problemi yine öteleyerek geçiştirmeye çalıştım.
Ertesi sabah, kahvelerimizi içtikten sonra iskeleden ayrılarak, kahvaltı için Kamelya adasına intikal ettik. Koya demir atarak, kıçtan çıma tuttuk. Bolca yüzdük. Resim çektirerek, bir çok anı biriktirıdik. Normalde akşam bitmesi gereken turu, kendi isteğimiz ile uzatarak Selimiye'ye dümen tuttuk. Bu sayede; ekip için, hem sahilden denize girilebilecek bir ortam yaratmış olacak, hem de, bu muhteşem aile ile bir gece daha, birlikte vakit geçirebilecektik. Selimiye'de demir atarak, ekibi sahile götürdüm. Bu sayede çocuklar daha rahat bir şekilde denize girdiler. Akşam saatlerinde ekibi almak için sahile gittim. Teknemize avdet ettik ve yemeğimizi yedik. Yemek esnasında jeneratörü tekrar denedim. Bu sefer batarya şarj cihazı haricinde herhangi bir cihaz çalıştırmadım. Yaklaşık iki saat bataryaları şarj edip, kapattım.
Ertesi sabah demir alarak, Orhaniye'ye intikal ettik. Orhaniye'de sabah kahvaltısını müteakip, misafirlerimizi uğurladık.
Geziye damgasını vuran en güzel şarkı Bim, Bam, Bom idi. Damla'nın favori şarkısı hepimizin yüzünü güldürmeye yetti. Bu sevecen aileyi tanıdığımız için çok mutluyuz. Hani ufak iki çocuk ile, kendi tereddüt ve endişelerini baskılayarak, denizler ülkesinde, dört gece geçirmek herkesin harcı değil.
Aklıma bir söz geldi. Söylemeden edemeyeceğim. "Bazıları hayal eder, Kayhan Tuncer ise, YAPAR"
Selamet ile..