Sonunda Tatile Çıktık.
Biliyorum, sabırla okuyorsunuz yazdıklarımı. İş, güç derken ne zamandır tatile çıkmadığımızı fark ettim. Bu vesile ile; "Şu kaçamak turlarımızı, bir de biz deneyelim." dedik. Düştük yollara.
Katılımcılar; Sevgili eşim ve annesi, çocuklarımız, -Melisa, Pamir,Pati,Mia- Kardeşim ve oğlu Robert Kuzey Yıldız. Lojistik ihtiyaçlarımızı gidererek, rüzgarlı bir Pazar günü, öğleden sonra marinadan ayrıldık. Rotamız Göcek. İlk gece Ekincik'te konaklayarak, Dalyan turu yapma niyetindeyim. Körfezden çıkmadan canımız kahve istedi. Bastık jeneratöre, kettle'a yol verdik. Nasıl bir bohem hayat yaşıyorsak? Jeneratör çalıştı, çalışmasına da, su atmadığını fark edememişiz. Allah'tan akıllı imiş. Kendini kitleyerek susmuş. Ben dümende kahve bekliyorum. Dedim ki, Jeneratör sustuğuna göre, su ısındı herhalde. Eşim ise içeriden; "Bu jeneratörün kontrol panelinde bir ışık yanıyor" dedi. Baktım, egzost ikazı. Makinalar stop, atla suya, bak bakalım süzgeçte bir şey var mı? Yok. Bizim bohem hayat bir anda sıfırlandı, yani..
Dedim ki, eskiden jeneratör mü vardı. Gider, geliriz. Ne olacak? Olmadı. 220 volt önemliymiş. Ya arılar saldırırsa, klimayı nasıl çalıştıracağız? Ben anladım ki, biz bohem hayatı seviyoruz. Körfez çıkışında kızıl kum mevkine demir attım ve çıma tuttum. Pati dahil herkes denize atladı. Gün boyu yüzdük. Akşam saatlerinde marinaya geri dönerek Bravo pontonuna aborda oldum. Ne güzel Burak'ımız varken, bu pontona, neden Bravo dediklerini hiç anlayamadım, zaten.
Bir gece daha marinada geçirdik. Ertesi sabah, ana sponsorlarımızdan TMS firmasının teknik ekibi tekneye avdet etti. Jeneratörün impelleri, değiştirilmek amacı ile söküldü. Sağlam olduğu görülünce de yerine geri takıldı. Cihazı devreye aldık, aslanlar gibi çalışıyor. Dedim; "Teknik ekipten korktu." herhalde. Neyse; bohem hayatımıza geri dönmenin vermiş olduğu sarhoşluk ile, palamarları çözerek iskeleden ayrıldım. Süratle körfez çıkışı yaparak, Ekincik'e dümen tuttum. Körfez çıkışında yelkenleri bastık. Ana yelken full açık olmasına rağmen; cenovayı, flok olarak kullandım. Çok güzel rüzgar vardı. Sancak kontra yüz yirmi dereceden, yaklaşık yirmi knot ile esen rüzgar ile sekiz mil hız yapıyorduk. Pati ile Mia uyurgezer bir halde idi. Oldukça kaba dalga vardı. tekne salınımı ise fazla idi. Yaklaşık iki buçuk saatte Ekincik'e vardık. Ekincik'e tekne ile ilk gelişim. Bu yüzden yaklaşırken, Fethiye'de farklı bir bohem hayatı yaşayan Sergül ağabeyi aradım. Liman hakkında bilgi aldım. Koy içerisinde sağ tarafta konuşlu My Marina'yı işaret etti. Yemek yemeden önce menü ve fiyatlara bakılmasını ekleyince, Ekincik koyundan bir önceki koya dümen tuttum. "Benim bohem hayatım bana yeter. Farklı lezzetlere ihtiyacım yok, dedim." kendi kendime..
Önceki koyda demir attım. Çocuklar ve Pati bolca yüzdüler. Akşam saatlerinde rüzgar iyice kaldı. Koca koyda iki tekne idik. Koy içerisi, adeta göl gibi oldu. Takriben bir kaç saat sonra Alaaddin isimli bir gezi teknesi kaptanı, belirdi. "Dalyan turu ister misiniz?" diye sordu. Adam sanki aklımı okuyor. Pazarlık yaptık. Ertesi gün sabah Ekincik iskeleye yanaşacağımı, halatlarımı almasını istedim. Anlaştık.
Hadi; o zaman, bir latte yapın dedim. Bastık jeneratöre. Tırt. Anlaşıldı, bohem hayatı bize göre değil. Latte yerine bol lpg'li Nescafe. "Neyine yetmiyor?" dedim, kendi kendime.
Geceyi koyda geçirdik. Bu arada boş durmadık. Bizim bilader çadır kuracağım diye tutturunca, onlara bir "sörvayvır yaşatayım" dedim. Bota atladım, Pati ile birlikte sahile çıkarak uygun bir yerde çadır kurdum. Pati ile tekneye döndük. Diğer malzemeler ile nevaleyi de bizim birader halletti. Bu vesile ile tekne biraz hafifledi. Bülent, Pamir ve Robert sahile giderek çadıra yerleştiler. Gecenin ilerleyen saatlerinde tekneye geri geleceklerini biliyordum. Saat 12:00 gibi, telsiz ile iletişime geçtiler. Geri döneceklerini bildirdiler. Projektörü açarak sahili aydınlattım. Nevalelerini yanlarına almış bir şekilde, tekneye geri döndüler.
Sabahın köründe, çadır ve malzemeleri toplamak için Pati ile tekneden ayrıldık. Malzemeler botu doldurdu. Pati'ye yer kalmadı. Dedim ki; yüzerek gel. "Yok" dedi. Uza dedim, kıçın kıçın bota binmeye çalıştı. Bir taş alıp, karaya attım. Getir, dedim. O gidince, çalıştırdım, motoru ayrıldım. Takriben beş dakika sonra, yüzerek tekneye geldi. Baktım, taşı da getirmiş.
Sabah saat 10:00 gibi demir alarak Ekincik iskeleye yanaştım. Yanaşırken, zincir üç defa sıkıştı. Tonoz yok. Demir atarak yanaşıyorsunuz. Derinlikler salmalı tekneler için uygun. Üç buçuk metreden sığ su yok, iskelede. Ekincik koyuna girişte soldaki iskeleden bahsediyorum. Mendireği olan iskele. Zincir her sıkıştığında baş üstüne giderek, zinciri salya ediyorum. Zincir sıkışması yüzünden tekneyi biraz gezdirmişiz. Bizim zincirin bir bölümü, yandaki teknenin zincirinin üzerine gelmiş. Biz yanaştıktan sonra, diğer tekne çıkmak istedi. Baktım zinciri toplayamıyor. Haydi hop tekneye. Çözdüm palamarları tekrar zinciri topladım. Yandaki tekne teşekkür ederek ayrılınca, tekrar zincir döşeyerek takriben beş dakika sonra iskeleye kıçtan kara oldum. Bu sefer zincir filan sıkışmadı.
Alaaddin'i sordum. Yerine Musa'yı bırakmış. Musa halatları aldı. Gezi teknemize kaptanlık yapacakmış. Ben elektrik ve su işlemleri ile uğraşırken, bizim ekip Ekincik'ten ayrıldı. Pati ve Mia ile birlikte; bastık klimaya, girdik içeriye, uyuduk gün boyu. Bohem..
Akşam üzeri bizim ekip döndü. İskele'nin sahibini sordum. Nedir borcumuz diye? "Abi, 75 TL yeter. Ama yemek yersen, onu da almayız." dediler. Biz de yemek yemeye gittik. Mia'yı teknede bıraktık. Pati ile birlikte tüm ekip, restorana geçtik. Restoran koyun tam ortasında, yürüyerek beş dakika. Yemeğimizi yedikten sonra tekneye döndük. Mia bizi görünce sevindi. Dışarıda bir dünya olduğunu biliyordu. Ancak, denizden oldukça ürküyor idi. İlerleyen saatlerde, havuzlukta yerimi aldım. Hala estiriyordu. Nasıl bir hava varsa? Biraz kestireyim dediğim anda, uyuyakalmışım. Mia pasarella'dan dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu. Yatmadan önce, ne olur, ne olmaz diye, pasarellayı da kaldırmıştım. Bizim haydutun tekneden kaçtığını ancak ertesi sabah fark edebilecektik.
Sabahleyin ayrılacağız, Mia'dan ses seda yok. Tam altı saat onu aradık, güneşin altında. Bulamadık. Melisa uyandı. Onu da ikna ettikten sonra, Mia'nın tasmasını, kafesini ve mamasını iskelede bulunan görevliye teslim ederek Ekincik'ten ayrıldık. Mia; eğer gelirse, alıkoyarak, bize bilgi vereceklerdi. Kendime çok kızdım. Keşke getirmeseydim diye. Üzülmedim değil. Ama geri döneceğine emindim.
Geçen günkü rüzgar şiddetini arttırmış. Navigasyona bakıyorum, beş saat yol var diyor. Bizim taktik iyi. Ana yelken full arma açık, seyir konforu için cenova da flok halinde. Arkadan geliyor. Sallan yuvarlan yedi, sekiz knot yol alıyoruz. Aklım Mia'dan gelecek haberde.
Neyse, Göcek dar boğazdayız. Ben koy seçiyorum. Pamir beğenmiyor. Sen seç dedim. Seçti bir tane. Hadi gidip, boş yer var mı? bakalım dedik. Göcek'te dolaşırken, boş yer bulmak zor. Ya sabah saatlerinde yer değiştireceksiniz ya da akşam saatlerinde. Yavan su koyuna girdik. Koy içerisinde iki tane yer var. Güneşten biraz daha fazla istifade edebilmek için sancak tarafta iki tekne arasında bir mevkiyi belirleyerek demir attım. Tornistan ile zinciri döşeyerek sahile on metreye kadar yanaştım. Bizim birader atladı, suya. Çıktı bir taşın tepesine, izbarçoyu geçirdi. Dedim, oldu bu iş. Çımanın ve bilahare zincirin boşunu aldığım anda bizim izbarço açıldı, iyi mi? Yanaştığım yer dar olduğu için, bu sefer konum değiştirerek diğer tarafa çıma tutmaya karar verdim. Bülent yüzerek tekneye geldi. Pamir ile birlikte botla sahile gittiler. Halatı bağlayacak bir yer bulamayınca, yan teknenin kaptanı elemanını gönderdi. Bu eleman halatımızı bağladı. Ancak, halatın kurtulacağı her halinden belli idi. Ekibi tekneye çağırdım. Bot ile karaya çıkarak, düzgün bir yere çıma halatını bağladım. Sancak taraftan da ilave bir çıma tutarak tekneyi sabitledim. Mükemmel bir yer. Yapacak bir şey yok. Çıma tuta, tuta bu işi öğrenecekler. Her işi ben yapacaksam, bu işin pek bir kıymeti yok.
Geceyi, Pamir'in seçtiği bu koyda geçirdik. Hemen Ali'yi aradım. Ali, Ekincik'te iskeleyi işleten kişinin oğlu. Patron. "Abi, gelen giden yok." dedi. Bir sezsizlik oldu. Dedim ki; "Bana lpg'li bir Nescafe yapın, o zaman.
Koyda fare var. Pati ile birlikte fare avına çıktık. Bayağı eğlendik. Hava karardıktan sonra Ali aradı. "Abi, kedi burada. Yakaladık, dedi." Dedim, "Kaçırmayın, yarın akşam geri dönüyorum." Anlaşıldı, dedi. Bu "Anlaşıldı" kelimesini çok sevmişimdir. Bir zamanlar askerdeyken, çok kullanırdım. Siz, Anlaşıldı dediğiniz sürece, karşı taraf rahatlar. Ortam hiç gerilmez. Ben bolca kullanır, yine bildiğimi yapardım. O başka..
Yahu; dedim ki, "Hava sert. Millet daha yeni kendine geliyor. Tekrar, Ekincik yaparsam, benim teknecilik hayatım biter. Kafadan gelecek rüzgar ve dalga ekibi bitirir. Hadi o zaman, "Pati'yi tuvalete götüreyim." dedim.
Bindik bota. Taktım kafa fenerini. Koyun içerisinde bulunan ahşap iskeleye yanaştık. Recep'in oğlu karşıladı. "Ufak su döküp, çıkacağız." dedim. "Ne demek abi, buyur." dedi. Recep ağabey çıktı sahneye. Elinde bir bardak çay ile. Meğerse, koyun sahibi imiş. Başladık koyu bir sohbete. Dertleşirken, derdime derman oldu. Bir araç ayarladı. Sarsala'dan Ekincik'e araç ile gidip, Mia'yı alacak, Göcek'e geri dönecektim. Bu sayede ekip, tatile devam edecek idi. Anlaştık ve randevu tesis ettik. Recep ağabey mobil market işine soyunmuş. Fiyatları da oldukça uygun. Amigo diye yazarsanız internete, kendisinin iletişim numaralarını bulabilirsiniz. Göcek'te tüm lojistik ihtiyaçlarınızı giderebilecek bir şekilde ailesi ile hizmet veriyor. Kendisine teşekkür ederek, yanından ayrıldım. Müjdeli haberi vermek için tekneye avdet ettim. Haberi verdim. Çok sevindiler. Üzerine telefonum çaldı. Telefonun ucundaki, Ali. Ali; oğlum kötü bir şey söyleme sakın derken, çıkardı ağzındaki baklayı. Bizim kedi yine arazi olmuş.
Dedim; "Bana lpg'li kahve getirmiş miydiniz, siz?"
Recep ağabeyi arayarak aracı iptal ettim. Mia'yı sırtı olarak çekme planları yaparken, Ekibe; "Moral bozmayın. Bir defa geldiyse, yine gelir." dedim. Ertesi gün, kendilerini Kleopatra'nın hamamına götüreceğimi ifade ettim. Havuzlukta sızmışım.
Ertesi gün Bülent ile birlikte çımaları söktük. Demir alarak hamama gittik. Çam ağaçlarının denizle birliştiği bir mevkide çıma tuttuk. Öğle saatlerinde rüzgarın başlayacağından hareket ile iskele taraftan da ilave bir çıma aldım. Tekneyi sabitledim. Bülent ile Robert yüzerek hamama gittiler. Bizde biraz yüzdükten sonra, bot ile Kleopatra'nın hamamını ziyaret ettik. Bolca resim çektik. Ekip, bayağı eğlendi.
Hadi o zaman Sarsala koyuna gidelim, orada size dondurma ısmarlayayım dedim. kimse itiraz etmedi. Çımaları söküp, ayrıldık. Sarsala'da ahşap iskele önüne demir attım. Alargada takriben iki saat kaldık. Bu arada Pati'nin tuvalet ihtiyacı giderildi. Çocuklar dondurma yerine cips almışlar. Ben de keçi boynuzu ağacı gördüm. Dayanamadım, Sait ağabey için üç metre kadar tırmanıp, biraz topladım. Sait ağabey, keçi boynuzunu çok sever. Marmaris'te yan komşum. Öz babamdan daha çok severim, kendisini..
"Hadi o zaman sizi Bedri Rahmi koyuna -Taşyaka- götüreyim sizi." dedim. ekip, itiraz etmedi. Vira ettim demiri. Bedri Rahmi'nin balığını ziyaret etmeleri için, yaklaşık yirmi beş metreye demir atarak sahilden çıma tuttuk. Ekip, yüzerek sahile gitti. Pati'de ekibe eşlik etti. Tekneye döndüklerinde yorgunlukları göze çarpıyordu.
"Hadi o zaman; akşam yemek hazırlamayalım, dışarıda yiyelim." dedim. Kimse itiraz etmedi. Ekip, Bedri Rahmi koyunu gezerken; Skopea marinada tekneye, Can restoran da ise, ekibe yer ayırtmıştım. Bu vesile ile Mesut Zafer Halıcıoğlu'na da -MTM YATÇILIK- teşekkür ederim. Telefon irtibatlarını kendisi vermişti.
Bedri Rahmi koyundan çımamızı sökerek demir aldık. Rota Skopea Marina, Göcek merkez. Kanal 72'den tekneyi dışarıya alacaklarını öğrendim. Manevramızı yaparak tonoz halatımızı aldık. Elektrik, su ve çöp sorunsalı tarihe karıştı. Marinaya yaklaşırken, herkes şıkır şıkır giyinmişti. Bir tek pati ile ben paçoz bir şekilde idik. Bu arada Ali'den telefon geldi. Mia'yı yakalamışlar. kafesine kilitlemişler. Kafesi de depoya kilitlemişler. Dedim, "Tutun onu. Yarın öğlen yanınızdayım." Hava durumu filan hikaye. Dönüp alacağım, o kadar. Bu sayede herkesin yüzü güldü. Ekip, gezme amaçlı tekneden ayrıldı. Saat 20:30'da Can Restoranda buluşacaktık. Ben tekneyi toparlayıp, yıkadım. Çöpleri attım. Pati ile birlikte 21:00 gibi restorana intikal ettik.
Feride soğuk mezeleri söylemiş, ufaktan başlamışlar. Çok keyifli bir akşam oldu. Saat 01:00 gibi tekneye geçtik. Ben havuzluktaki yerime geçip, sızma öncesi hareketlerime başladım. Bir ara deprem oluyor diye beni uyandırdılar. Ben de dedim ki; "Fazla içtiniz herhalde, ne depremi?" Gece, bir telefon trafiği olmuş, ben sabah öğrendim pek çok şeyi..
Ertesi sabah saat 06:00'da uyandım. Pati ile tuvalete gittik. Önce o beni bekledi, sonra ben onu. Her şey sırayla. Elektrik ve su bağlantılarını topladım. Pasarellayı kaldırdım. Makinaya ileri yol vererek tonoz halatını suya bıraktım. Daha sonra, kıç palamarları çözerek ayrıldığımda, Feride uyanmıştı. "Hadi; o zaman, lpg'li nescafe içelim." dedim. Marinadan çıktıktan sonra botu arkaya yedekledim. Usturmaçaları topladım. Havluları katlayarak içeri aldım. Artık boğuşmaya hazırdım.
Yarım adayı döndüğümüzde dalga boyları büyümeye başladı. Rüzgar ise on knot civarı idi. Ana yelken ve motor ile seyir yapıyordum. Rüzgar şiddetini arttırmaya, dalgalarda iki ila iki buçuk metre seviyesine oturmaya başladı. Seyir konforu diye bir şey kalmamıştı. Güney batılı rüzgarı iskele kontra otuz dereceden gelecek şekilde dümen tutmaya başladım. Rüzgar Yirmi knot seviyelerine çıkınca motor devrini iki bine düşürdüm. Rüzgar ve dalgaya karşı, makina ve ana yelken ile yaklaşık altı knot seyir hızına ulaştım. Ekincik'e kadar böyle devam etti. Ekincik'e vardığımda liman içerisinde uygun bir yere demir attım. Bota atlayarak sahile çıktım. Mia'yı aldım. Beni görünce çok sevindi. Sefil bir halde idi. Çocuklara teşekkür ettim. Botla birlikte limandan ayrılarak, tekneye avdet ettim. Mia'yı biraz temizledikten sonra, demir alarak hemen diğer koya intikal ettim. Asıl amacım; bir kaç saatte olsa, havanın biraz daha düşmesini beklemek idi. Koya girdiğimde, nispeten solugan almayan bir bölgede demir attım. Ekip, denize atladı. Mia'yı sırtı olarak çekmeye gönlüm razı gelmedi. Ama denize atarak biraz temizlenmesine vesile oldum. Yüzmüyor, sanki koşuyor deniz üstünde. Neyse bota çıktı. Bottan tekneye geçti. Tatlı suyla da yıkadık. Bir kaç saat sonra ak, pak bir şekilde dolaşmaya başladı.
Ben biraz kestirdim. Oylama yaptık. Çocuklar dönmek istiyordu. Ben de saat 18:00'da demir alarak ileri harekete geçtim. Koydan çıktık, hava aynı. Dalga aynı. Bir ara döneyim diye düşündüm. Baktım fazla oralı olan yok. Ana yelken ve motor kuvveti ile Yılancık adasına doğru dümen tuttuk. Kamera çekimleri esnasında dümeni geçici olarak Pamir veya Bülent'e teslim ediyordum. Deniz üzerinde sadece, TCG Gelibolu fırkateyni ve Marmaris'ten çıkışlı Kaunos, Dalyan turu yapan yolcu gemisi vardı. Yılancık adasını geçtiğimizde, yolcu gemisi botunu suya indirdi. İki personel bot ile gemiden ayrıldı. Tahmin ediyorum, bir şey düşürdüler. Onu almak için manevra yaptılar. Tam bu sırada bizim bot Mia usulü terk-i diyar etmiş. Pamir sormuş, ben söylemiştim. Kazık bağı atacaksan, halatın artan ucu ile halat bedeni üzerine iki tane daha düğüm at. Kazık bağı sabit yükte açılmaz, lakin dengesiz yükte rahatlıkla çözülebilir. O da bana "tamam" demişti. Hata bende. Kontrol etmeliydim. Ben de her şeyi kontrol etmekten pek bir sıkıldım. İstiyorum ki, bazı şeyleri artık yapmayayım. Daha çok erken sanırım. Neyse, ana yelkeni boşlayarak, makine kuvveti ile bir kaç denemede botu arkaya alıp, izbarço ile sabitledik. Annem bu seyir boyunca sürekli havuzlukta kalarak, ana yelken ıskotasını hiç bırakmadı. Muhteşem bir performans gösterdi.
Körfez girişine yaklaştıkça, Kadırga burnu sayesinde dalga etkisinden kurtulmaya başladık. bu sayede seyir konforu artmış oldu. Körfeze girdiğimizde, güneyli rüzgar, tam anlamı ile Kuzeye dönmüştü. Ana yelkeni toplayarak makina kuvveti ile körfez içerisine girdik. Marinaya yanaştığımızda saat 21:00 idi.
Ekip, tekneden ayrıldı. Pati ile biz kaldık. Ertesi gün, tekneyi temizledikten sonra, Emir kaptan araç ile bizi aldı ve tekneden ayrıldık.
Bu gezi ile ilgili görselleri beğenmenizi umuyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.